1. YAZARLAR

  2. Prof. Atila BİTİGEN

  3. Askerden Başlayan Batılılaşma Hareketi
Prof. Atila BİTİGEN

Prof. Atila BİTİGEN

platform
Yazarın Tüm Yazıları >

Askerden Başlayan Batılılaşma Hareketi

A+A-

Ülkemiz batılılaşma serüveni Osmanlının gerilemesi toprak kaybetmeye başlaması ve bu çöküşü önlemeye yönelik arayışın başlaması ile modernleşme arayışına girildi. Askeri danışmanlar karşılıklı subay değiş tokuşu sonrası modern okullar kuruldu. Başlangıçta yalnızca ordunun yenilenmesi, bunun için de Batıdan yalnızca askerî teknoloji aktarılmasıyla sınırlı tutulmak istenen reformlar sonunda subayların siyasal bilinçlenmesiyle sonuçlanmıştır. Çünkü teknoloji bir başına aktarılamazdı ve bu aktarma bile en az bir ek bilgi edinilmesini gerektiriyordu. Örneğin yabancı dil bilmek gibi. 0 Yabancı dil ise askerî bilgiler yanı sıra başka şeyleri de okuyup öğrenmeyi olanaklı kılıyordu. Böylece askerî kurumun yenileştirilmesi bu kurum mensuplarının kaçınılmaz olarak Batının, pozitif ve rasyonel düşüncelerinden etkilenmelerine sebep olmuştur. Bu düşüncelerle yetişen yeni kuşaklar ise giderek askerî sorunlardan ülke sorunlarına çözüm aramaya başlamış buradan da zamanlarına göre devrimsel sayılacak siyasal görüşler edinmeye başlamışlardır.

Orduda yapılan yenilikler kaçınılmaz görülen türden düzeltmeler sayılıyordu. Fakat çağdaş gelişmelerin giriftliği ve yeni savaş teknolojisinin ancak daha geniş bir fen ve bilim ortamında gerçekleştirilebileceği görüldükçe reformların sınırı genişlemeye başladı. Salt teknik aktarmasıyla başlayan askerî yardımlar giderek öğrenci gönderme, yabancı subay getirme, yeni öğretim kurumları açma ve bu kurumlarda geleneksel öğretimde yeri olmayan çağdaş fen bilimleri okutma gibi çeşitlilik ve yoğunluk göstermeye başlayacaktır.


Daha önce de belirttiğimiz gibi Osmanlı reformculuğu kendiliğinden ortaya çıkmış toplumun kendi tecrübesi ile ulaştığı yenilenme hareketi değildir.
Üstelik ordu konusuyla sınırlıdır. Bu yüzden reformlar köklü ve yapısal nitelikli olmayıp yüzeysel ve parçalı olmuştur. Bu da günümüze kadar sonu gelmeyen bir reform uğraşma yol açmıştır. 1826'da Yeniçeriliğin kaldırılmasından sonra ilk olarak Batı usulü bir Askerî okul açılıyor (Hendese hane) Her iki olay da çok önemli sonuçlar verecektir. Böylece ilk kez subaylar toplumun dışından devşirmelerden esir ve tutsaklardan değil doğrudan halktan alındı.

Üstelik yine ilk kez Batı bilim ve yöntemleriyle eğitim yapılmaya başlanmıştı. Bu durum uzun dönemde çok önemli siyasal sonuçlar verecekti. Çünkü ordu ile sınırlı tutulmaya çalışılan reformlar geri tepecek ve ordu siyasal iktidara en ciddi muhalefet odağını oluşturacaktı.

Yeniçerilik Osmanlı ordusunun merkez kolunu oluşturan ve Türk askerîliğini dış dünyaya tanıtan örgüttü. Yeniçerilik maaşlı, sürekli ve profesyonel bir ordu idi. Bu niteliğiyle daha önce de değindiğimiz gibi çağdaş orduların öncüsü ve habercisi sayılabilir. Nitekim Yeniçerilik birçok Avrupa ordusuna örnek olmuştur. Kuruluşu XIV. yy. ortalarına çıkan Yeniçeriliğin başlıca özellikleri bilinmektedir: Türklerin egemenliği altındaki Hıristiyan halkların çocuklarından kurulan, ömür boyu bekar, aile ve toplum bağlarından koparılmış, İslamlaştırılmış sultanın kayıtsız şartsız şurtsuz emrinde olacak biçimde yetiştirilmiş, seçkin bir askerî örgüt. Bu örgütün Osmanlı toplum ve devlet anlayışı üzerinde son derece ciddi ve kalıcı etkiler bıraktığımı düşünebiliriz. Hatta bilinen zorluklarla ortadan kaldırıldıktan sonra da onun simgelediği devlet ve ordu anlayışının daha uzun süre yaşayacağını söylerler.

 

Bir bakıma Avrupa feodalitesiyle Osmanlı İmparatorluğunu birbirinden ayıran bu iki gerçeklik pek çok tarihçi ve düşünürün ortak noktalarıdır. Ve yalnız bu özellikler bile Türkiye gelişmelerini Batı'dan ayırır. Çağdaş dünyada görülen merkezî devlet ve meslekî ordu aslında
Batı'da XIX. yy.'da ortaya çıkmışken Türk toplumları bu iki olguyu yüzyıllar önce tanımış bulunuyorlardı.

Türkler, kuşkusuz o günün teknolojik olanakları ölçüsünde daha göçebe aşamada bile uygulamaya çalıştıkları toprak bütünlüğü, siyasal iktidarın bölünmez ve karşıt tanımazlığı gibi ilkeleri çok önceleri tanımışken ki bu ilkeler sonraları çağdaş devletin niteliklerini oluşturacaktır, Batı bu durumdan çok uzaktı. Batı'da, Türklerin çağdaşları ulusal bir birliğe ulaşmak şöyle dursun feodal parçalanmalarla hem toprak bütünlüğü hem iktidarın birliği ve bölünmezliği XIX. yy.'a kadar birer hayal olarak kalacaktır.

Formun Üstü


Doğu batı farklılaşmasının bir başka boyutu devletin dolayısı ile ordunun başındaki önderin yarattığı sorun. Önceleri sultanın kişiliğinde kendini gösteren güçlü merkeziyetçilik bir dinamizm kaynağı olurken 17.yy sonu bırakılan sultanın kardeş ve yakınlarını öldürme geleneği ile birlikte tam bir iktidarsızlık odağı olarak devleti sahipsiz bırakır. Artık tahta Osman oğullarının en yaşlısı geçmeye başlar ve yakınlarını öldürmek yerine Kafes'e koyar .Ama eskisine göre daha insancıl görünen bu yöntem devletin başını felce uğratan bir durum yaratacaktır.Şöyle ki tahtta boşalma olduğunda dış dünya ile hiç bir ilişki kurmaksızın ortalama otuz yılını kafeste geçiren ve en azından yabancılaşmış,çoğu kez kişilik-sizleşmiş veliahtlar imparatorluğun kaderini üstlenmeye başlar.

Osmanlının okullarından yetişmiş sonra yurt dışında öğrenim görmüş okumuş kesimden yeni Osmanlılar batılıların tabiri ile jön Türkler yetişmiştir. Jön Türkler Avrupa’daki yeniliklerden etkilenip, aydın kesimin desteğiyle yönetimdeki kişilere karşı mücadeleye girişmişlerdir. Osmanlı aydınları tarafından ortaya çıkarılan batılılaşma olgusu, Osmanlı Devletinin Tanzimat Fermanı’ndan beri izlemeye çalıştığı bir siyaset olmuştur. Bu dönemde yurtdışında bulunan aydınlar Avrupa’yı daha yakından tanıma fırsatı bulmuşlar ve edindikleri fikri Osmanlı coğrafyasında yayma fırsatı bulmuşlardır. II. Abdülhamid rejimine karşı örgütlenmişlerdir. Amaçları Kanun-i Esasi’yi yeniden yürürlüğe koyup, meşrutiyeti anlayışını getirmektir. Cumhuriyet fikri hakimiyet-i milliye düşüncesi o zamandan başlamış ana yasa hukuk önünde eşitlik kadınların hakları ve statülerinin yükseltilmesi o zaman başlamıştır. Türkler arasında meşrutiyet Tanzimat döneminde yetişen bu aydınlarda Türklük şuuru ve cumhuriyet fikri temelleri atılmıştır. Türkiye cumhuriyeti kurulmadan önce üç tane Türk cumhuriyeti kurulmuştur. İlk dünyada kadına seçme seçilme hakkını veren Azerbaycan Türk cumhuriyeti, batı Trakya Türk cumhuriyeti ve cenubi garbi kafkas Cumhuriyeti”ni kurarlar. Yeni Türkiye cumhuriyeti bu temel fikirlerden etkilenerek kurulmuş ulus devlettir.

Not: Askeri modernleşem tarihi olarak yararlanan kaynak kitap: Türk Ordusunun Tarihsel Kaynakları .Mevlüt Bozdemir

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.