1. YAZARLAR

  2. Neşe DİLEKÇİOĞLU

  3. Siyasetin Pinokyolar'ı
Neşe DİLEKÇİOĞLU

Neşe DİLEKÇİOĞLU

TRT THM Sanatçısı
Yazarın Tüm Yazıları >

Siyasetin Pinokyolar'ı

A+A-

Günümüz siyasetinde bunca yalan söylenince ve bu yalanlara inananlar çoğalınca düşündüm.

Neden  doğru olmadığını bildiğimiz halde inanırız?

Neden biat kültürü ile hareket eder, "yok o yapmaz" deriz de, sorgulamak aklımıza bile gelmez?

Ben de bugün çocukluğumun beni etkileyen unutulmaz yapıtı Pinokyo'yu bazı siyasilere benzeterek, bu karakterden yalan söyleyen ama burnu uzamayan, hatta bundan hiç de utanmayan günümüzün Pinokyolar'ını yazayım istedim...

Önce kitabın yazarının neden yalan söyledikçe burnu uzayan Pinokyo karakterini çocuk kitabı olarak kaleme aldığına takıldım.

İtalyan yazarın geçmişine baktığımda Carlo Lorenzi'nin fakir bir ailenin çocuğu olduğunu ve işin ilginç tarafının da gençliğinde Toskana'da bir papaz okulunda ilahiyat okuduğunu öğrendim.

Yine ilginç bulduğum bir nokta bundan da sıkılarak felsefe tarihi okumuş, daha sonra da mizahi bir dergi çıkarmış olması...

Hayatı enteresan ve çok renkli yazarın.

Bu nedenle odundan kukla yapıp ona can vererek konuşturduğunu, yaşlı bir adama yoldaş yaptığını, onun yalnızlığını paylaşarak insan yerine koyduğunu, ancak yaradanına yalan söyledikçe burnunun uzadığı mantığını, yazarın gerçek hayatı boyunca duyduğu yalanları bir şekilde insanların yüzlerine vurmak isteği olarak görüyorum.
Öyle olmasa hayatının sonlarına doğru çocukluğunun geçtiği yere, çocuk masumiyetine dönmek istemezdi...

Haylaz, yaramaz, kabına sığmayan bir çocukluk dönemi yaşadım.

Annem ve babam çalıştıkları için evde üç kardeş hep yalnızdık.

Çok yalnız hissettiğim, bu nedenle hikâyeler uydurarak dikkatlerini üstüme çekmek istediğim de doğrudur.

Annem bilerek, özellikle bana ders vermek adına getirdiği bu kitabı, her akşam üşenmeden okurdu bize.  
Üstelik yorgun argın işten döndüğünde, yemekten hemen sonra...

Öyle etkilenmiştim ki; ilk iş aynalara koşarak burnuma bakmıştım "eyvah" diyerek.

Söylediğim küçük yalanlar olunca kendimi rahatlatır, "neyse fazla uzamamış" derdim aynanın karşında gülümseyerek.

Ancak burnumun uzamasından korkarak daha fazla yalanı uzatmayın, "bunun benim uydurduğum hikayeler olduğunu, bir daha doğru olmayan bir şeyi olmuş gibi anlatmayacağımı, burnumun uzamasını istemediğimi" ağlayarak itiraf ederdim anneme.

Bu sonu olmuştu uydurma hikâyelerimin, iyi bir dersti çocukluk yıllarımda.

Yalan söylemenin iyi bir şey olmadığını, bunun anlaşılacağını burnumun uzamasıyla izah etme yaşını geçince, sevdiğim ve güvendiğim insanların yakaladığım yalanlarını yüzlerine vurmak yerine, mizahi olarak dile getirmek, yazdığım makalelerde günlük yazılarda aforizmalarda daha kolay oldu...

Fakat büyük büyük adamların yönetim biçimi, yönetme biçimi olarak yalana başvurması, siyasetin politik dilinin aslında iki yüzlülük olması, siyasetçinin halkı kandırarak kandırıldık, "Allah bizi affetsin" yalanına inandırması ama buna mukabil böyle de kandırması, Pinokyo'yu bile tek geçer doğrusu.

Burada Pinokyo gibi uzayan burnu değil, elleri kolları.

İstanbul seçimlerinin ikinci kez tekrarına neden olan, yüzümüzde hayret ifadesi oluşturan ve ilk kez şahit olduğumuz bu siyasi figür de pes doğrusu dedirtmişti.

"Hiç bir şey olmasa bile kesin bir şey oldu"

Bu yalanları seçimi kaybettiklerinde çokca tekrarladığı için burnunun uzadığı da bize tebessüm ettiren bir vaka...

Siyasetin Pinokyolar'ını nasıl anlatacağız eyy halkım?

Yıllarca size vaad edilen hiç bir şeyin yerine gelmediğini, dün söylediklerini öbür gün yalanlayan, verdikleri sözü evirip çevirip ağızlarından çıkmamış gibi gösteren, halkın yararına hiç bir önergenin, soruşturma dosyalarının Meclis'ten geçmediği halde kendilerini milletin iradesi gibi gösterenlerin,ucuz ekmek kuyruklarına kuyruklu yalanla engel olmaya çalışanların yalanlarını haykırabilir miyiz yüzlerine "Eyyy siyasetin Pinokyolar'ı" diye...

Yaşasaydı kesin yazardı Carlo Lorenzi kandırılmanın pembe masalını.

Üstelik bu sefer burnunu uzatmaz, yalan söyleyerek halkın nezdinde artık inandırıcılığını çoktan yitirmiş siyasi Pinokyolar'ın boyunu uzatırdı.

Boyları Ayşekadın fasulyesi gibi uzaya uzaya Uzay'a çıkar, orada da yalanlara devam eder, dünyadan seferler düzenlerdi uzay mekiği olmadan.

Millet bahçesinde yapacağız dedikleri çorba servisi ve kek gibi keklenirdik, eğer bu masallara inanacak gözümüz olsaydı.

Ve biz Allah'ın müteddeyin kulları, inananlar İslâm'dan yola çıkarak, bize indirilen Kuran'dan yanıt veririz onlara, Kuran'da geçen, yalan ve yalan söylemek ile ilgili ayetlerle.

Dinimiz yalanı ve haramı yasaklamıştır...

Ankebut Suresi, 68. ayet: "Allah hakkında yalan uydurup iftira edenlerden veya kendisine hak geldiği zaman onu yalan sayandan daha zalim kimdir? İnkar edenlere cehennem içinde bir konaklama yeri mi yok?"

Bakara Suresi, 10. ayet: "Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azap vardır."

Saff Suresi, 2. ayet: "Ey iman edenler, yapmayacağınız şeyi neden söylersiniz?"

Saff Suresi, 3. ayet: "Yapmayacağınız şeyi söylemeniz, Allah katında bir gazab (konusu olması) bakımından büyüdü (büyük bir suç teşkil etti)."

Nur Suresi, 11. ayet: "Doğrusu, uydurulmuş bir yalanla gelenler, sizin içinizden birlikte davranan bir topluluktur; siz onu kendiniz için bir şer saymayın, aksine o sizin için bir hayırdır. Onlardan her bir kişiye kazandığı günahtan (bir ceza) vardır. Onlardan (iftiranın) büyüğünü yüklenene ise büyük bir azap vardır."

Enbiya Suresi, 77. ayet: "Ve ayetlerimizi yalanlayan kavimden 'ona yardım edip-öcünü aldık'. Şüphesiz onlar, kötü bir kavimdi, Biz de onların tümünü suya batırıp boğduk."

Nisa Suresi, 112. ayet: "Kim bir hata veya günah kazanır da sonra bunu bir suçsuza yüklerse, gerçekten o, böyle bir yalan(bühtan)ı ve apaçık bir günahı yüklenmiştir."

Ayetlerde bu kadar yalandan bahsediliyor ve halâ  bu kadar yalan söyleniyorsa iman edenler takkeyi önlerine koyup düşünmeli...

Son sözü şöyle söyleyeyim ve bitireyim o zaman günümüzün siyasi Pinokyolar'ına.

Söyledin onca yalan, her yeri ettin talan, şimdi arta kalan, koca bir hiç oldu...

Anlayana...

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum