1. YAZARLAR

  2. Musa UÇAN

  3. Safiye İnci vakası Soros provokasyonu olabilir mi?
Musa UÇAN

Musa UÇAN

Platform
Yazarın Tüm Yazıları >

Safiye İnci vakası Soros provokasyonu olabilir mi?

A+A-

Wael Ghonim; sanıyorum bu isim kimseye ‘yabancı gelmedi’ tadında değildir. Ya bilirsiniz ya da bilmezsiniz bu ismi. Bilmeyen okurlar bu yazıdan sonra kendisini tanıyacak. Bilenler ise muhtemelen sözü nereye getireceğimi anlayacak...

135bcef5-d19e-4051-bff6-c3b02d4bfb8c.jpeg

Wael Ghonim, Mısırlı bir ‘genç girişimci’. Mısırlılar'ın ‘Facebook / Twitter devrimi’ bizim ise ‘küresel modaya uyup’ ‘Arap Baharı’ dediğimiz ‘Devrim 2.0’ olaylarda, Mısırlı muhalefete liderlik etti. Aslında önce ‘olayları çıkarıp, sonra muhalefeti oluşturup, onları sokağa dökerek’ bir ‘deney’ yaptı. 

Genç yaşında inanılmaz hitabet yeteneği, düzgün Arapçası, gözyaşlarıyla anlattığı ‘Hüsnü Mübarek’in gaddarlık hikayeleri’ ile Tahrir meydanında toplanan onbinleri coşturuyor, kalabalık alanlardan amatör cep telefonu kamerası ile yapılamayacak kalitede, profesyonel videolarla sosyal medyada sadece Mısır’ın değil, Amerikan malı sentetik demokrasi ile özgürleşeceğini zanneden milyonlarca Arap’ı etkilemişti. 

CNN, BBC, Euronews, Al Jazeera, NBC, Fox News ve hatta bizim ‘havuz medyası’ Ghonim’in tetiklediği toplumsal olayları anında ekrandan veriyor, gün içinde bir çok infial yaratacak ‘vahim haberler’ dünyaya dakikasında servis ediliyordu. 

Ghonim, Devrim 2.0’ı Obama’nın ‘soft power’ silahıyla gerçekleştiriyor, ‘şiddet içermeyen demokratik sivil direniş’ metodunu dünyadaki akademisyen stratejistlerin gözleri önünde kendisi gibi ‘yetenekli, mağdur ve mağrur, hatip ‘arkadaşlarıyla’ alenen sahneye koyuyordu. 

Bu aydın ve akademisyenler arasında onurlu ve şerefli olan bir kısmı yazarlık yaptığı gazetelerde köşelerinde, bir kısmı konferanslarda, bağımsız ama pek izlenmeyen TV ekranı ve radyolarda elden geldiğince anlatmaya çalıştılar. Ama tabii nafile. Medyayı kontrol edenler istemediği için bir avuç insan gerçekten neler olduğunu bilerek izledi ‘Arap Baharını’. Hüsnü Mübarek istifa ettiğinde, Ghonim ve onun gibi bir çok ünlü ‘muhalif sivil’ birden bire yok oldu ortalıktan. 

Ghonim, Mısır’da bine yakın ölü yaralı, onbinlerce gözaltı, çökmüş bir devlet sistemi, ani krizle batmış bankalar, sigorta sistemi, yargı ve bir çok idama yol açan sözde devrimin baş mimarlarından olurken bu sırada ülkeden kaçan yüzlerce bilim insanının, ülkedeki olaylarla işini, gücünü, ailesini kaybeden milyonlarca insanın vebaline girdikten sonra, Google Incorporation firmasının Orta Doğu sorumluluğuna getirildi. Haklı bir terfi mi dersiniz, ‘devrim yapmaktan iş aramaya vakit bulmuş’ mu bilmem artık. Tesadüftür herhalde ne diyelim... 

Bir gün Mısır halkı gözyaşları ile kendisini meydanlara döken bu genç, zulme uğramış, yiğit adamı ABD’de, ülkenin dış politikalarına yön veren think-tank kuruluşlarının ve ABD derin devletinin bazı kurmaylarına ‘Mısır’da devrimi nasıl yaptık’ konulu ‘konferansında’ kusursuz İngilizcesiyle ne şahane bir ‘devrim’ olduğunu anlatırken izledi ve o an aslında Ghonim’in kim olduğunu anladığında artık hemen herkesin tutuklu, ölmüş, kayıp, askerlik görevinde bir yakını ve değil bir ya da bir kaç sene, 10 gün sonra ne olacağına dair hiç bir fikrinin olmadığı karanlık birer hayatları vardı. (https://www.ted.com/talks/wael_ghonim_inside_the_egyptian_revolution/details?language=tr o konferanstaki konuşması, altyazılı olarak.)

Artık Mısır, en güçlü ve bölgede söz sahibi, büyük Arap devleti, Ghonim başta olmak üzere Ghonim gibi bir çok ‘renkli’ figür üzerinden, NATO ordularına hiç ihtiyaç olmadan, milyarlarca dolar savunma bütçesi harcamadan, süper zekalı kullanışlı ‘sosyal mühendislik ve sosyoloji mühendisleri’ ile dizayn edilmişti.

Obama’nın göreve geldiğinde kastettiği ‘artık ABD dünyada savaşlarda olmayacak, askerlerimizin cenazeleri gelmeyecek, ‘yumuşak güç’ zamanı geldi’ diye müjdelediği ‘soft power’ -yumuşak gücün- ta kendisiydi Wael Ghonim. Bush çaydanlığın altını Orta Doğu ‘ateşine’ koydu, Obama o çaydanlığa ‘Kuzey Afrika’ya’ kadar epey geniş büyük bir demlik taktı; Trump da şu an ‘uygun zeminde’ demliyor mevzuyu. Buyrun size Condellizza Rice’ın ‘Orta Doğu’da sınırlar yeniden çizilecek’ kehanetinin ispatı! Ghonim ile, koskoca Mısır ülkesini ‘Facebook’ üzerinden ‘trolledi’ adamlar!

Asimetrik Psikolojik Savaş ve Yeni Nesil Ajanlar

Atatürk’e hakaret eden Safiye İnci adlı şahsın videosunu izlerken aklıma Ghonim ve OTPOR/CANVAS Institute adlı enstitüden yetişen bu ajanlar geldi. 

OTPOR, emperyalizmin Mısır gibi üzerinde adeta operasyon yaptığı ve böl parçala yönet stratejisini alenen ‘başarılı’ biçimde hayata geçirdiği eski Yugoslavya’da bugünkü Sırbistan’da kurulmuş bir ‘fikir enstitüsü’. Bu enstitü bilindiği üzere ‘şiddetsiz direniş’ ve ‘demokratik hak olarak sivil itaatsizlik’ gibi konularda çalışıyor. Başarılı gençleri üyeleri arasında olan ‘akademisyenler’ üzerinden devşiriyor, eğitiyor. 

Bu enstitünün çalışma şekli genelde ‘senaryolar’ üzerinde ‘beyin fırtınası’ şeklinde oluyor. O beyin fırtınasını yapanlar en fazla 30 yaşlarında çok yetenekli gençler. İyi hatipler. Başta İngiltere ve ABD farklı ülkelerin iyi üniversitelerinden ama farklı milliyetlerden farklı pasaportlara sahip ‘profesyonel manipülatörler’. Bunlar, çok genç yaşlarında ‘özel bölgelerde’ ve ‘özel şartlarda’, çok spesifik ‘araştırmalar’ yapmış, ABD derin devletinin asimetrik psikolojik savaş yürüyen birimlerinde özel ‘profesörlerin’ referansları ile staj yapmış ‘seçilmişler’. Her ülkeden her milliyetten var. 

Söz konusu senaryolarda farklı toplumlara özel ‘butik eylem biçimleri’ ve ‘butik metotlar’ önerirler. Yukarıda bahsettiğimiz ‘özel şartlarda ve toplumlarda’ yaptıkları ‘spesifik araştırmalar’ işte tam da bu ‘butik eylem metotları’ için yapılmış oluyor. 

En aleni ifa ettikleri ‘senaryoları’ şöyle; X ülkede uzun süredir iktidar olan parti kendisinden olmayan muhalif tarafın özgürlüklerini ‘sözde’ kısıyor azaltıyor. Ülkede muhalefet de uzun süren iktidar sebebiyle kitleleri konsolide edemez hale gelmiştir. Meydanlarda yürüyüş, gösteri yapamayacak kadar asosyalleşmiş hatta apolitik kitleler, bir anda hayatlarına giren Facebook, Twitter ve YouTube gibi sosyal medya araçları üzerinde ‘muhalif yayınlara’ yönelirken, bu muhalif yayınlarda enstitüde yetiştirilen ‘profesyonel manipülatörler’ çok iyi Arapça ve İngilizce ile iki dilde birden dünyaya X ülkesinde korkunç şeyler olduğunu iddia ederek öne çıkıyor ve ciddi bir kitle yaratmakta başlıyor işe. Bu 2-3 seneye kadar uzayabilecek ‘kuluçka’ süreci diyebiliriz. 

Konuşma metinlerinden sloganlarına, güya ‘amatör’ sosyal medya sayfalarında, kanallarında, blog ve profillerinde paylaştıkları mesajlardan görsellere, giyimde seçtikleri renklerden vücut diline kadar iyi bir PR ekibi birbiriyle uyumlu bu ‘sosyal medya fenomenini’ besliyor. 

Facebook Twitter Google YouTube gibi şirketler, ciddi bir yönlendirme ile bu ülkelerdeki sosyal medya kullanıcılarına bu videoları yönlendirerek ‘mutlaka görmelerini’ sağlıyor. OTPOR/CANVAS Institute ‘manipülatörleri’ bu videolarla kitlelerde birbiri arasında manevi bağ kurdurup, toplu mağduriyet algısını milyonlarca izlenen videolarda ‘haykırarak’ bu manevi bağı kurmuş kitlelerin bilinçaltlarına sokar. (Biliyorsunuz ki bugün bağımsız bilişim uzmanları sağolsun Facebook, Twitter, Google, Yahoo vb. firmaların bu yönlendirmeleri haberden ürün reklamına kadar yaptığı gerçeği artık biliniyor. Bazı ülkelere davalara bile konu oluyor.)

Yalan haberlerle sersemleşen ve giderek ‘ya o gruba ya bu gruba’ manevi bağlar kuran, hizipleşen, kutuplaşan, dezenformasyona boğulan, manevi hisleri sürekli taciz edilen kitleler iktidara karşı, bu videolarda gördüğü manipülatörler önderliğinde ama bu defa fiziksel olarak da tam orada, ‘silahsız, şiddetsiz, demokratik direniş’ eylemlerinde meydanları doldurur. 

Videolarda halkı galeyana getirip kutuplaştırıcı, manipüle eden söylemlerle meydanlara döken ‘manipülatörler’ artık son aşamada ellerinde megafonlarla meydanlarda iktidarı ‘demokratik, silahsız, şiddet içermeyen biçimde’ istifaya davet eder, istifa gelmediği sürece ‘sivil itaatsizlik’ eylemine son vermeyeceğini ilan ederken BBC, Fox News, CNN, Tele 5, NBC, Euronews ve elbette ‘devrimlerin’ televizyonu El Jazeera’de canlı yayınlarla olayı dünyaya aynı perspektiften canlı yayınla aktarırken iktidarın da eli kolu bağlanır. 

Buna paralel, ‘demokrasinin bekçileri’ olan NATO liderleri de önce ‘X ülkesi iktidarına güvenimiz tam, halkın oyuyla seçildiler. ‘AMA’ ‘demokratik protesto hakları ve sivil unsurların güvenliğinin sağlanması bizim için prensip meselesi!’ tarzı nazikçe demeçlerle başlayıp, protesto eylemleri ‘manipülatörlerin’ galeyana getiren tavrı yüzünden, X ülkesi devletinin güvenlik güçleri ile halk arasında çatışmaya döndüğünde ‘X ülkesi iktidarının demokratik haklarını kullanan sivillere yönelik şiddeti bizi ‘KAYGILANDIRIYOR’ kıvamına doğru sertleşerek artar. 

Tam da dış dünyada homurdanmaların arttığı dönemde X ülkede

  • Manipülatörün yaralanması, saldırıya uğraması, bir kaç gün haber alınamaması, ailesinden birinin öldürülmesi. 
  • X ülkesi iktidarı içine sızmış kripto bir yöneticinin çok sert, meydanda istifa edilmediği sürede eve gitmeyeceğini söyleyen insanları galeyana getirip güvenlik güçleri ile çatışmaya sürükleyecek olaylara sebebiyet verecek söylem veya fiili. 
  • BM, AB Güvenlik Konseyi, NATO gibi kurumlardan ‘açık ikaz’ ve ‘istifa et’ mesajı.
  • X ülkesinin daha bir ay önce ‘saygı duyulan’ iktidarına sızdırılmış kripto siyasiler ve büyükelçilikler üzerinden ‘istifa ve erken seçim’ baskısı. 
  • Baskı sonucu erken seçimin ilanı ile meydanlardaki insanlara seçimin müthiş bir galibiyet olduğu fikrinin manipülatörler tarafından yayılması, ele geçirilmiş hükümete ‘polislere müdahale etme emri ver’ denerek meydanlardaki kalabalıkların ‘sahte zaferle sarhoş edilip’ şiddet içermeyen ve dünyaya ‘X ülkesinde iktidar istifa etti halk ve güvenlik güçleri herkes çok aşırı mutlu’ imajı verilmiş ‘kutlamaların’ basın üzerinden dünyaya anında pompalanması. 
  • Ülkede daha bir ay önce çok ciddi gücü olan iktidarın istifa ve partiyi tasfiye etmesiyle çoğunluk seçmenin ‘yeni adayı’ olacak siyasi figürün ya bir Avrupa ülkesinden sürgünden getirilmesi, ya eski başarısız ama ‘kullanışlı’ bir siyasi liderin tekrar parlatılması ya da o güne kadar karizmatik duran ama fikir ve görüşleri pek bilinmeyen mevcut bir siyasinin bir sonraki seçimler için vitrine konması. 
  • Ve hiç ‘asker kaybetmeden kurşun atmadan, yüksek katılımlı sayılacak bir sözde seçimle, silahsız, kansız(!) biçimde iktidarın değiştirilmesi yolu ile X ülkesinde ‘demokrasi’ getirilmesi, dizayn edilmesi. 

Ghonim ve arkadaşları buraya kadar olan kısmı yaptılar. 

Sonrası mı? Müslüman kardeşler, onlar dönemindeki inanılmaz artan şiddet olayları, Ghonim ve arkadaşlarının sebep olduğundan daha fazla kayıp yıkım ve ülkeyi müesses nizamın eksenine tam oturtacak Sisi darbesi. 

Deriz ya; ‘ben bu filmi izledim’. Evet biz sözde Arap Baharı sürecinde tam da yukarıda yazan senaryoyu izledik. O figürleri biliyoruz. Bu Safiye İnci de videodaki makyajı, tavrı tarzı, arkada Anıtkabir görüntüsünü sosyal sembolik hafızamızda en iyi tanıyacağımız şekilde sabitleyip en çirkin sözlerle Atatürk’e hakaret ederken hiç samimi görünmüyor. O figürleri getiriyor akla. Anlattığı hikaye tamamen saçmalık. ‘Beni buraya zorla getirdiler. Aslında sevmem.’ sözleri işin esas vurucu olan bilinçaltı mesajı kısmını teşkil ederken, b*k vb. çirkin sözleri ise işin magazin kısmı.

Komplo teorisi çıkar mı bundan? Hani, bu OTPOR bizim memlekete bir manipülatör gönderecek. O manipülatör, başörtüsü takıp Anıtkabir’e gidip, bilinçaltı tekniklerini bu kadar profesyonelce kullanarak Atatürk’e iğrenç sözler söyleyecek. Bundan ‘gaza gelen’ Atatürkçüyüm diyen bir kitle sosyal hayatta ve sosyal medyada bu başörtülü manipülatör yüzünden Atatürk’le hiç bir sorunu olmayan başörtülü hanımları, mütedeyyin yurttaşı rencide eden sözler söyleyecek, onlar bu sefer ‘iktidarda oldukları hissi ile’ kantarın topuzunu Safiye İnci’den daha fazla kaçıracak ve ciddi bir toplumsal gerilimin ‘fay hatları’ ufak ufak kaşınacak? Olmaz mı? 

Emin olun ki, yine bu OTPOR’dan saçını tuhaf renklere boyamış, topluma aykırı bir konuşma tarzıyla Safiye İnci adlı şahısa aynı üslupla yanıt verecek bir ‘sözde Atatürkçü’ çıksa bir çok insan bunu ‘yer’. Fenomen yapar. Bu insanların suçu değil, insanları ağır dezenformasyon ve algı operasyonuna açık ve savunmasız hale getiren, Hüseyin Nihâl Atsız’ın analizi ile ‘milli şuurdan yoksunluk’ ve bu yoksunluğu politika edinmiş tuhaf Milli Eğitim anlayışının suçudur. 

Safiye İnci adlı şahsın Soros vakıfları, fonları, STK’ları ile olası bağları ciddiyetle araştırılmalıdır. Türkiye’de hiç olmadığı kadar güçlenmiş olan Soros gibi küresel manipülatörlerin, ülkemiz üzerinde plan ve projeleri olmadığını ve olmamasını düşünmek en nazik tabirle saflık olur. 

Başta Türkiye’de en geniş seçmen potansiyeline sahip olan, Atatürk’ü seçim kampanyası boyunca dilinden düşürmeyen İYİ Parti olmak üzere, muhalefet bu video hakkında, bunun bir provokasyon olduğu olasılığını değerlendirmeli. Muhalefetin de, bu şahsı incelemesi, bu videoyu herhangi bir cahil meczubun çektiği münferit bir görüntüden fazlası olabilir mi diye analiz etmesi, aldığı oy karşılığı girdiği TBMM’de tüm Türk milletine karşı ödevidir. Bu olay peşinden gidilmesi gereken tehlikeli bir teşebbüstür. 

Devletin bekası aziz Türk milletinin kendisi ve kahraman ordumuz ve güvenlik güçlerimizin fedakarlıkları en başta olmak üzere, asimetrik psikolojik savaş ve istihbarat savaşında rol alacak birimlerin sağlıklı ve uyumlu çalışması, liyakat esasına göre teşkilatlanması ile sağlanacaktır. 

Akıl ve bilim odaklı, liyakat esasıyla teşkilatlanmış bir devlet ve ordu yönetimi olmazsa bu coğrafyada üzerimizde oynanan oyunlar Mısır’da hatta Allah göstermesin Suriye’de ‘yaşatılanlar’ bize de yaşatılmaya çalışılır. Tüm bu olanları içeren ‘BOP’ tam da bunu hedefliyor. 

Son olarak, kendisine geniş yetkiler veren yeni sistemde görevine Anıtkabir’den başlayan, kabinesini 1. TBMM’de tanıtarak kimi çevrelere ‘yeni devlet safsatası yapmayın biz 1923’te burada ilan olunan devletin bugünkü devamıyız’ mesajı veren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kendisine de hakaret edilen bu çirkin video için de bir hakaret davası açarak net bir duruş sergiler, muhtemelen müesses nizam tarafından tespit edilmeye çalışılan olası bir toplumsal gerilim noktasını net duruşu ile tahkim ederek emperyalizme bir tokat vurmalıdır. 1 TL’lik bir dava ile, bu olayın yaratabileceği tüm olası polemikleri en baştan kapatma fikri verecek bir danışmanı vardır belki, kim bilir?

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.