1. YAZARLAR

  2. Ömer TÜRKOĞLU

  3. Ne olacak bizim mücrim hallerimiz?
Ömer TÜRKOĞLU

Ömer TÜRKOĞLU

Ortakses
Yazarın Tüm Yazıları >

Ne olacak bizim mücrim hallerimiz?

A+A-

Hadi kabul edelim; suçu ve suçluları seven bir toplumuz! Tabii her suçluyu değil. Örneğin eşkıyayı severiz ama mültezimden haraç alıp fukaranın ağılında dört yumurta yedikten sonra beş altın lirayı atan eşkıyayı severiz. Yoksa pazardan köyüne dönen fukaranın yolunu keseni değil!

“Namus belasına gardaş, girdiğimiz dam bizim” diyen mücrimleri severiz ama dolandırıcılara eşeğimizin mabadındaki sinek kadar değer vermeyiz!

Kumarı severiz, daha çok da kumarda kazanıp yancının, garsonun, kominin bahşişini severiz. Ama para cebimizden çıkmadığı halde kaybedene de kıl oluruz.

Lafı cumhuriyetin ilk yıllarındaki cürüm ve mücrim durumumuza getireceğim. Cumhuriyeti kuran kadrolar yeni bir vatan, farklı vatandaşlık tahayyülleri içinde projelerini kuvveden fiile çıkarmaya çalışırlarken halk, fakirlik, yoksulluk, cahillik ve sürekli artan suçlarla iç içe yaşamaya çalışıyordu.

1923 yılında İstanbul’da toplam 2.575 kişi mahkûm olup cezaevlerine gönderildiği halde iki yıl sonra, 1925 yılında bu sayı3.014 olmuştu. İşin tuhaf tarafı ise İstanbul, belki de uzun tarihinin hiçbir aşamasında görmediği nüfus kaybını bu iki yılda görmüştü. Örneğin mübadeleye tabi olmasalar da çoğu Rum ve Yunan tebaası olup İstanbul’da yaşayanlar bu kenti terk etmişlerdi. Sadece onlar mı? Ermenilerin şehirdeki nüfusu da azalmış hatta Devrimden sonra İstanbul’a gelen Beyaz Ruslar bile sağa sola dağılmışlardı.

Şehir asude bir şekilde homojen tabakaya bürünürken bu tabakanın başatı olan Müslümanların suç işleme oranından oldukça yüksek bir artış gözleniyordu. Örneğin 1923 yılında mahkûm olan Müslümanların sayısı 1.850 iken bu sayı 1925 yılında 2.234’e fırlamıştı.

Buna mukabil şehirde Gayrimüslimlerin azalması, onlara dair suç oranını da azaltıyordu: 1923’te 100’ü kadın, 650 erkek olmak üzere toplam 750 Gayrimüslim mahkûm olmuşken, iki yıl sonra erkek sayısı 572’ye iniyordu. Ne var ki bu seferde Gayrimüslim Hanım mücrimlerin sayısı -hem de yüzde yüzden fazla- artıyor ve 207’ye ulaşıyordu!

Şimdi de bu mahkûmların sosyal ve toplumsal durumlarına biraz bakalım:
Toplam suç işleyenlerden günde ortalama “yüz dirhem” rakı içenlerin sayısı 1923’te 1.125 kişi iken bu sayı 1925’te 1.316 kişiye yükselmiştir. Görülüyor ki o dönemde yürürlükte olan “Men-i Müskirat Kanunu” en azından mücrimlerde hiçbir işe yaramamıştır.

Aynı dönem suçlulardan ana ve/veya babası olmayanların sayısı 1923’te 1.100 ve 1925’te 1.307 kişidir. 15-20 yıl gibi kısa bir dönemde birçok savaşları görmüş bir toplumda anne ve babasız olmak çok yaygın olsa gerektir.

Bu dönemdeki en fazla işlenen suç türünün ise sirkat olduğunu söyleyebiliriz. Hırsızlık suçunu işleyenlerin 1923’te adedi 1.100 kişi iken 1925’te artarak 1.157’ye ulaşmıştır. Yaramalardaki durum 1923 (150) ve 1925 (190) olarak tespit edilmişken tek düşün katl maddesinden dolayı suçlarda olmuştur: 1923’te 50 ve 1925’te de toplam 40 kişi adam öldürmekten hüküm giymişlerdir. Mücrimlerin “adam öldürme” gerekçeleri sırasıyla; tartışma sonucu tehevvürle (kızgınlıkla), paraya tamah ederek, sarhoşluk eseri, kıskançlık, kasten ve hırsızlıklık için, şekâvet (eşkıyalık) ile, kin yüzünden ve fiil-i şeni olmuştur.

Son olarak dönemin hapishanelerindeki birinci ölüm nedeninin ise verem hastalığı olduğunu not edelim.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar