1. HABERLER

  2. GÜNDEM

  3. İYİ Parti Ekonomi Politikaları Başkanı Prof. Dr. Bilge Yılmaz: Kötü sona sürükleniyoruz

İYİ Parti Ekonomi Politikaları Başkanı Prof. Dr. Bilge Yılmaz: Kötü sona sürükleniyoruz

İYİ Partili Prof. Dr. Bilge Yılmaz, ülkedeki ekonomik kriz ve çözüm yolları hakkında konuştu.

A+A-

“Önceliklerimiz sosyal adaleti sağlamak, yolsuzlukları önlemek, liyakati gözetmek, kaynakları verimli kullanırken çevreyi korumak. Türkiye enflasyonu düşürürken aynı zamanda ekonomik büyüme sağlayabilir, işsizliği azaltabilir ve gelir adaletini iyileştirebilir.”

“Kredibilitesi yüksek ekonomik program, bağımsız Merkez Bankası, şeffaf, öngörülebilir ve kaynakları doğru kullanan bir maliye politikası ile bu hedeflere bir senede ulaşılabilir. Ne yazık ki mevcut hükümetin böyle bir program oluşturup uygulayabilecek kadrosu, vizyonu ve kredibilitesi yok.”

Cumhuriyet'ten Jale Özgentür'ün haberine göre; Annesi ressam, babası matematik öğretmeni. Çocukluğu pek çok memur çocuğu gibi Türkiye’nin farklı illerinde, Balıkesir, Diyarbakır, Ankara ve İstanbul’da geçiyor. Liseyi İstanbul’da Anadolu lisesinde okuyor. Boğaziçi Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Bölümü’nü seçme nedeni ise sadece puanının yüksek olması. Bu bölüm yetmiyor, fizik alanında eğitim alırken iktisat hocası Prof. Dr. Murat Sertel’in etkisiyle ekonomiye yöneliyor. Bu alanda dünyanın en iyi üç okulundan biri olarak gösterilen Wharton Okulu’nda akademisyenlik yapmaya başlıyor.

Türkiye’ye ilgisi ise hiç azalmıyor. 2021’de oğlu ile birlikte araba kiralayarak çıktıkları Anadolu seyahatinde çok gelişmiş otoyolların yanında fakirleşen halkı, artan yoksulluğu, açlığı ve umutsuzluğu görüyor. Endişeyle izlediği Türkiye’de ekonominin kötüye gidişine kayıtsız kalamayınca bir şeyler yapması gerektiğine karar veriyor ve yolu İYİ Parti ile kesişiyor. Meral Akşener’i "dürüst ve liyakata önem veren, çalışılması kolay bir lider" olarak tanımlıyor. 13 yıldır ABD’de yaşayan Yılmaz’ı kamuoyuna tanıtan ise Türkiye’yi terk etmek zorunda kalan gençleri anlatırken gözlerinin dolması. Türkiye’de gençlerin yüzde 44’ünün geleceğinden umutsuz olduğunu anlatan Yılmaz, “Fark yaratabileceğini düşünerek dünyanın en iyi ekonomistlerinden oluşan bir danışman ekibi kurdum, çalışmaya başladım” diyor.

TÜRKİYE FOTOĞRAFI

Önümüzdeki dönemde olası bir iktidar değişiminin kapısını açacak en önemli konuyu, ekonomiyi konuşuyoruz. Türkiye’de nasıl bir fotoğraf görüyorsunuz?

AKP Hükümeti 2002’de büyük maliyetlerle istikrara kavuşan bir ekonomiyi teslim aldı. 20 yıl sonra ise Cumhuriyet tarihimizin en büyük krizine soktu. Bunun maliyetini her zaman ücretli ve dar gelirliler ödemiştir. Bugün de adaletsiz vergiler ve enflasyonla ödemekteler. AKP’nin ayrıca Cumhuriyet rejimiyle kavgası olduğu için yargıdan ekonomiye bütün kurumları yıktı, itibarsızlaştırdı. Cumhuriyet tarihinde ilk defa kurumların çöktüğü bir dönemdeyiz. 

Türkiye 2001 krizinden sonra uzun bir süre istikrarlı bir dönem geçirdi. Bugünlere nasıl ve neden gelindi? 

Türkiye 2000’li yıllarda bir “Lale Devri” yaşadı. Kemal Derviş’in Güçlü Ekonomiye Geçiş başlıklı başarılı bir programı vardı. AKP bunu devam ettirdi. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girme beklentisi ile Türkiye’ye para akmaya başladı. Çoğu sıcak paraydı ama hükümet ülkenin 40 yıldır biriktirdiği varlıklarını da satmaya başladı. 2001 krizinde Türkiye evinin içini temizlemişti. Borçluluk kalmamıştı. 10 yılda hane halkı ve şirketler borçlandı. Kredi kartları verildi, bu da büyümeye yol açtı. Borç kapasitesi doldu. Bu program bir geçiş programıydı. Kalkınma olmadı. Sanayi tesisleri yıkılıp yerine AVM yapıldı. Bu sürdürülemez şeyi sürdürmek için önce para sonra mali politika bozuldu. 2018’den sonra ise hatalar büyüdü.  

Bugünkü ekonomik model konusunda ne düşünüyorsunuz? 

Sözde Yeni Ekonomi modeli, düşük faiz oranı ve rekabetçi bir reel döviz kuruyla üretimde dışa bağımlılığı azaltarak, cari açık vermeden yüksek ekonomik büyüme sağlayacağı iddiasıyla ortaya atıldı. Modelin çalışmayacağını biliyorduk. Ve zaten iflas etti. Faturası ise enflasyon oldu. 

Neden çalışmadı bu model?

Türkiye’deki şirketlerin bilançolarında yabancı para cinsinden borçlar önemli bir paya sahip. Nitekim bu politikaya geçildikten sonra enflasyon kontrolden çıktı. Yüzde 70’lere doğru ilerliyor. Şirketlerin borç ödeme kapasitesi azaldı, ülkenin risk primi arttı. TL’yi değersizleştirerek kalkınma mümkün değil. Artık bu da uygulanmıyor. TL’nin değerini olduğu yerde tutmaya çalışıyorlar. Bunun için de Türkiye’nin elindeki çok az miktardaki rezervi çarçur ediyorlar. Çok kötü bir sona doğru sürükleniyoruz.

FAKİRDEN ZENGİNE TRANSFER

Kötü son nedir? 

Bugün uygulanan tüm politikalarla fakir insanlardan zenginlere kaynak transferi yapılıyor. Faciaya yol açabilecek kur korumalı mevduatla devlet parayı yüzde 16-17’den topluyor. TL değer kaybederse farkı Hazine ödüyor. Gelecek nesillerden toplayacağı vergilerle sınırlı sayıdaki aileye transfer demek bu. Bu politikalardan vazgeçilmezse Türkiye’nin durumu gittikçe kötüleşecek. Dibe vuracak deniyor. Ülkelerde bir dip yok.  

Bunun temelinde “faiz neden enflasyon sonuç” iddiası vardı. Faiz düştü mü?

Ekonomik temellerle uyuşmayan faiz indirimler faydadan çok zarar getirir. Merkez Bankası’nın 500 puanlık faiz indiriminden sonra 10 senelik bono faizi 830 puan, tüketici ihtiyaç kredileri 480 puan ve taşıt kredileri 390 puan arttı. Bugün yönetim yüzde 14’le bankacılık sistemini fonluyor. Bankalar da onu yüzde 25-30 faizle sermaye sahibine veriyor. Bugün sermaye sahibi olsanız para kazanmak çok kolay. Alın o borcu mala girin. Yüzde 60-70 değer kazanacak siz yüzde 30 faiz ödeyeceksiniz. Kimse babasından kalan dükkânı bile böyle yönetemez, batar! 

Türkiye’yi bu krizden çıkaracak doğru politikalar nedir?

Birçok politika birlikte yürütülmelidir. Ama önce Merkez Bankası’nın bağımsız, itibarlı ve öngörülebilir olması lazım. Bakan Bey politika faizini önemsizleştirmekle övünüyor. Liyakatli, dünyada bilinen insanlar olması lazım ki etkili politika üretilsin. İkinci yapılması gereken mali politikalar. Berat Albayrak döneminde Türkiye borçlarını dolara ve altına endeksledi bu çok tehlikeli. Bir disiplin altına alınması lazım. Bir de Türkiye denetimsiz gidiyor. Bir mali disiplin, hesap verme yok. Birçok kurumun devlet garantisi verme yetkisi var. Usulsüzlükler de takip edilerek cezalandırılmalı. 

AKP KALIRSA IMF GELİR

Bu kriz Türkiye’yi yeniden Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) kapısına götürür mü? Halk yeni bir acı ilaç içmek zorunda kalır mı?

AKP iktidarda kaldığı sürece risk artmaktadır. Zira mevcut ekonomi politikaları ülkenin uluslararası rezervlerini hızla tüketmekte, kırılganlığını artırmakta ve dış borç ödeme kapasitesini azaltmaktadır. İktidar kredibilitesini yitirmiş durumdadır ve bunu ancak bir IMF programıyla telafi etmek zorunda kalabilir. İktidar değişikliği durumunda ise bir IMF programına ihtiyaç duyulmadan makroekonomik dengeler kısa sürede yeniden oluşturulabilir. 

EN İYİ KADROLAR BİZDE

Ekonomi programınızı anlatır mısınız? Yurttaş neden oy versin? 

Problemleri çözmek ve bir daha aynı sarmala girmemek için ciddi ve geniş kadrolara ihtiyaç var. Ülkemizi bu duruma getirmede çok büyük bir payı olanların yaptıkları hatalardan ders almamaları yüzünden İYİ Parti ekonomi kurmayları olarak göreve aday olma zorunluluğu hissettik. Hedefimiz en kısa zamanda ekonomik istikrarı sağlayıp kalıcı ve sürdürülebilir büyüme ve kalkınma politikalarını uygulamaktır. Önceliklerimizi ise sosyal adaleti sağlamak, yolsuzlukları önlemek, liyakati gözetmek, kaynakları verimli kullanırken çevreyi korumak olarak belirledik.


Bilge Yılmaz

İYİ Parti olarak sizin farkınız ne?

Kâğıt üzerinde herkes bir ekonomi programı yazabilir. Önemli olan oluşturulan bu ekonomi programının ülkenin sorunlarını, önceliklerini ve gerçeklerini doğru tespit etmesi, popülist olmadan dünyadaki uygulamalara hâkim olan tecrübeli uzmanlar tarafından yazılmasıdır. Yetişmiş kadrolarımız bunu yapacak nitelikte, uluslararası düzeyde tanınan en iyi ekonomi kadrolarıdır. Ben de Türkiye’nin ekonomi yönetiminde bir fark yaratacağıma inandığım içinde buradayım. Türkiye kendi modelini kurmak zorunda. Bizim grubumuzdaki çalışan arkadaşlardan biri Doğu Almanya’nın Batı’dan niye geri kaldığını araştırıyor. Türkiye’ye de yardım edecek. Türkiye’nin problemi, kaynaklarını, parasını çarçur eden, bunu rant için yapan bir yönetime sahip olması.

Hayat pahalılığı ve eriyen gelirleriyle yoksullaşan, cendere içinde sıkışmış halkın rahat nefes almaya başlayabilmesi için ne kadar süre gerekir size?

Türkiye enflasyonu düşürürken aynı zamanda ekonomik büyüme sağlayabilir, işsizliği azaltabilir ve gelir adaletini iyileştirebilir. Kredibilitesi yüksek bir ekonomik program, bağımsız bir Merkez Bankası, şeffaf, öngörülebilir ve kaynakları doğru kullanan bir maliye politikası ile bu hedeflere bir senelik süre zarfında ulaşılabilir. Ne yazık ki mevcut hükümetin böyle bir program oluşturup uygulayabilecek bir kadrosu, vizyonu ve kredibilitesi yoktur.  

SOSYAL POLİTİKA PAKETİ HAZIRLADIK

Derin yoksulluk tüm partilerin gündeminde artık. Yoksulluğun ortadan kaldırılması için ne yapacaksınız?

Türkiye’de derin bir yoksulluk yaşanmakta, büyük bir çoğunluğunu çocuklarımızın oluşturduğu bir kesim beslenme bozukluğu ve fiilen açlık yaşamakta. Bu yüzden geniş tabanlı bir sosyal politika paketini hemen uygulamaya sokacağız. Çocuklarını besleyemeyen, iyi eğitemeyen ülke kalkınamaz. Biz doğru politikaları uygulasak bile nüfusumuzun yüzde 10’unu aç bırakıyorsak bir yere varamayız. Gelecek nesillerin kötü yetişmesine müsaade etmemek lazım. 

ÇOCUKLARA OKULDA YEMEK

Sosyal yardımlar için ne düşünüyorsunuz? Bu konuda nasıl bir sistem öneriniz var?

Bu çok önemli bir konu. Geçmiş krizlerin çözümlerinde dar gelirli vatandaşlarımız büyük fedakârlıklar yaptılar. Biz böyle bir uygulamaya karşıyız. Bizim hazırlıklarımız şöyle:

  • Rüzgârgülü: Devlet okullarında okuyan 15.1 milyon çocuğa ücretsiz kahvaltı ve öğle yemeği verilecek.
  • İyi Yaşam Gelir Modeli: 18-26 yaş arasındaki tüm gençlerimize ve yoksulluk sınırının altındaki tüm kadınlara 2021 fiyatlarıyla ayda 1000 TL destek verilecek.
  • Her Mahalleye Ücretsiz Kreş: Çocuk sahibi olacaklara ve olanlara “çocuk nasıl yetiştirilmeli” eğitiminin verildiği Ulusal Ebeveynlik Programı uygulanacak.
  • Artagan (Bolluk Bereket) Projesi: Sosyal desteklerde suiistimali engelleyen, nakitsiz topluma dayalı yeni bir ekosistem.
Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.