1. HABERLER

  2. GÜNDEM

  3. İmralı 8'ler kulübü

İmralı 8'ler kulübü

Tam da muhalefet bilgi alamamaktan yakınırken, gizlimiz saklımız kalmadı. Meclis'in gizli oturumda konuşmayı düşündüğü İmralı'daki görüşmelerin tutanakları basına sızdı. Artık şeffaflaşan süreç kritik eşikte. Süreçte etkili 8 adam var ve bunlardan herhang

A+A-

 

Abdullah Öcalan, MİT ve BDP’nin İmralı Cezaevi’ndeki toplantısına ait tutanakların basına sızması mutlaka tarihe geçecek. Önümüzde iki ihtimal var:

1- Öcalan’ın sözleri yenilir yutulur şeyler değil. Halk tepki gösterir, hükümet görüşmeleri bitirmek zorunda kalır ve olay tarihe geçer.

2- Tepki sınırlı kalır; görüşme sürer. Süreç testten geçer. Halkın ne olursa olsun bu işin arkasında durduğu varsayılır. Hükümetin güveni artar. Öcalan, siyasetin meşru figürü haline gelir; artık salı günü birbirlerine saydıran Erdoğan, Kılıçdaroğlu, Bahçeli hükmünde olur. Tarih de “Olay Türkiye ile PKK’nın anlaşmasında güven arttıran dönüm noktasıydı” diye yazar. Bu hafta, İmralı sürecini aktörlerinin portresi üzerinden anlamaya kafa patlattık...

Riske girdi

Tayyip Erdoğan: Aldığı risk büyük. 2011’de, PKK ile MİT’in Oslo tutanakları sızınca başının belaya girdiğini unutmayın. Başı öyle dertteydi ki, MİT Müsteşarı’nı çağıran savcıya “Alacaksanız beni alın” demişti. Rahatsızlığı açık. Önceki akşama kadar bu konuda hiç açıklama yapmamıştı. Erdoğan, sadece sıkıntılıysa ofise çekilip gündemi boş bırakır... Bu kez de böyle davrandı. Halktan fazla homurtu duyarsa rüzgarı terse çevirebilir. Bkz. seçimde MHP’ye miliyetçilikte nal toplatıp, bugün “Milliyetçiliği ayaklarımın altına alıyorum” demesi. Ama artık işi öyle seviyeye taşıdı ki, dönülmez ufku geçmiş olabilir. En göz önündeki aktör.

Hâlâ tehlikeli

Abdulah Öcalan: Daha 6 ay önce Erdoğan onun idamından bahsediyordu. Bugün güncel siyasetin aktörü. 14 yıl önce “Benim annem Türk. Hizmete hazırım” demesi; binlerce kişinin uğruna tutuklandığı ‘Demokratik Özerklik’ten çark etmesi bile sempatizanları gözünde karizmasını tüketmedi. (İmralı tutanaklarında Öcalan, özerkliği ‘alerji yaratmamak için’ şimdilik rafa kaldırdığını söylüyor. Tipik güven vermeyen siyasetçi davranışı) Vatana ihanetten hüküm giyen Öcalan, cumhuriyeti İmralı’dan yıkıp yenisini kurmaktan söz edecek kadar özgüvenli. 2 bin kilometreden Kandil’e fırça atıyor. Cemaat-Erdoğan çekişmesini görünce devreye girip çözüm sürecini başlattığını, böylece Erdoğan’ı kurtardığını söylüyor. Ayrıca 2004’te silahı susturup Erdoğan’ı iktidarda tuttuğu iddiasında. Bu,’silahları tekrar konuşturursam’ tehdidi olarak da algılanır. ‘Erdoğan’ı rehin aldığı’ fikrine kapılmış olma ihtimali ürkütücü. 65 yaşında bir müebbetlik. Kaybedecek şeyi yok. Tehlikeli; hala çok tehlikeli. İsterse süreci bitirmek bir yana un ufak eder.

Sessiz destekçi

Kemal Kılıçdaroğlu: Sessiz kalarak verdiği destek, iktidar için velinimet. Süreç aksarsa başarısızlığa paydaş olacak. Aksi durumda ise iktidar ona paye vermez. Dürüst davranıyor. Tutanakların içeriğine girmeden “Benim muhatabım Erdoğan’dır” diyerek yaptığı jestin değerini hükümet bilmeli. Ya tutanakları önüne açıp “Teröristbaşıyla bir olup rejim değiştirecekmiş” diye kıyameti koparsaydı? Ya CHP teşkilatları “Öcalan: Erdoğan’ın başkanlığını destekliyorum” diye dağa taşa afiş assaydı? İstese süreci bitirebilir, ama şimdilik yapmayacak.

Sokakları tutuyor

Devlet Bahçeli: 70’ler, 80’lerde CHP’liler Kürt sözcüğünü ağzına aldığında bile MHP’lilerin şiddetine uğrardı. Bahçeli son durum için ‘vatana ihanet’ diyecek kadar tepkili. Ama partisinin eski yöntemleri kullanmasına izin vermiyor. Bir iki miting yapacak ama o kadar gözüküyor. MHP ile AK Parti arasında oy geçişkenliği var. 6.5 milyon oy alan partinin genç kitlesini gözümüzün önüne getirip, Kürtlerin ciddi bir nüfusu olan İstanbul sokaklarına çıktıklarını varsayalım. Süreci istese bitirir ama yapmıyor. Belki de en önemli aktör.

İmralı’da etkisi var

Hakan Fidan: MİT Müsteşarı yapılma nedeninin Kürt meselesini çözmek olduğu söylenir. Savcılar onun hakkında ‘PKK’yı yönetmekten’ açtıkları soruşturmayı hala kapatmadı. Yine de İmralı’da yatıp Öcalan’la bizzat görüşecek kadar bu yola baş koydu. İmralı tutanakları, Fidan’ın Öcalan üzerinde ciddi etkisi olduğunu gösterdi. Fidan, bir yanlış yapsa ya da başına bir şey gelse süreç biter.

Gücü parada

Zübeyir Aydar: PKK’nın Avrupa sorumlusu. Öcalan’a sadık, şahinlerden değil. O dağ kadrolarına, dağ kadroları ona hiyerarşik olarak bağlı değil (PKK tuhaf örgüt). Ama dağdakilerle uyumlu. Dağdakiler Avrupa’nın sağladığı para olmadan yaşayamaz. O yüzden etkili. Süreçten yana ağırlık koydu.

Oyunun içinde

Barack Obama: Öcalan tutanakta bu sürecin “Amerika’ya rağmen” yürütüldüğünü söylüyor. MİT onu öyle bilgilendirmiş olabilir. Hükümet çevreleri de sık sık ‘içimizde çözüyoruz’ diyor. Ama aktif rol almasa bile Amerika; Barzani üzerindeki egemenliği, bölgedeki etkinliğiyle sürece çok rahat taş koyma kabiliyetine sahip. Bu yüzden Başkan Obama oyun dışı değil, o da sürecin aktörü.

Kandil’in şefi

Murat Karayılan: Kağıt üstünde lağvedilen PKK’nın yerine geçen KCK’nın yürütme konseyi başkanı. Öcalan’a sadık. Örgütteki şahinlerden olmadığı söylenir. Ama örgütü sınır dışına çekmeye soğuk. Öcalan onun bu kaygısını gidermek için İmralı’dan şunu demiş: “Sınır dışına çıkar, güçlenir geri geliriz.” Öcalan örgütü idare etmek için takıyye mi yapıyor, yoksa gerçekten böyle mi düşünüyor?” Takıyye yapıyorsa Karayılan yer mi? Peki ya doğruysa? Ya PKK güçlenip geri gelirse? Bu ihtimal korkunç. Örgütün diğer önde gelenleri Duran Kalkan ve Mustafa Karasu ‘sınırdışı’ fikrine Karayılan’dan da sert karşı çıktı. Sürecin geleceği Karayılan’ın da kararına ve örgüte hakimiyetine bağlı.

 
 
Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.