1. HABERLER

  2. MAGAZİN

  3. Azerbaycan'dan mektup var...

Azerbaycan'dan mektup var...

Tural Sahab (Nuriyev Tural) 1989- yılında Gedebey şehrinin Soyuqbulaq köyünde doğdu. 2006- 2010 yıllarında Bakü Devlet üniversitetinde Filoloji okudu. Şimdi bir köy okulunda öğretmen olarak çalışıyor. Hikaye, şiir ve denemeler yazıyor. Azerbaycanlı yazar

A+A-

Papazın kızı

... Eski evleri olan bu köyün üzerinden Güneş her defa geçip, guruba yaklaştıkça iki kalbin atışları hızlanar, sevinçleri dünyaya sığmazdı. Bunlardan biri köy kilisesinin papazı Vilsonun kızı güzel Elena, diğeri ise Vilsonun genç yardımcısı Hans idi. Güneş batan gibi genç sevgililer kilisede buluşur, Tanrı'dan günahlarının bağışlanmasını diledikten sonra en güzel günahı işlerdiler. Hans Elenanın dudaklarından öpmeye başladığında bir bulut Ayın karşısına geçer,  Elenanın ehtiraslı sesi  duyulmaya başladığında ise köyün kedileri ses- sese verip aşıkları koruyardı. İşte yine Hansın dudakları Elenanın vücudunda güzel bir şiir yazıyor, bu şiiri, ancak ay, kediler, bir de Tanrının kendisi görür. Kilisenin üst tarafında duran İsa heykelinin gözlerinden yaş akar, İsa kendisi ise gökyüzünden bakıp gülümsər. Şimdi bu kilisede İsa'yı ve Tanrı'yı hatırlatan tek şey belki de bu gençlerin sevgisi idi. Papazlar kendi çıkarları için İsa'nın getirdiği bir çok şeyi değiştirip, kendisini de Tanrının oğlu adlandırmışdılar. İnsanların sevmek hakkını elinden alıp, onları rahip veya rahibe adı altında kiliselere mahkum ediyorlardı. İnsan tek  bilseydi Adem'i yaratan Tanrı Havva'yı yaratmazdı. Ne yazık ki, insanlar bunu anlamıyordu...

Papaz Wilson kızı Elenanı rahibe olmak için kasabadakı manastıra gönderecekti. Burada " bakire"  Elena kendini Tanrı'ya ve İsa'ya adayacaq, ömrünü ibadetle başa vuracaktı. Böylece yaşlı papaz cennetteki yerini kazanmış olacaktı .. Peki Elena? Acaba o, ne istiyordu? Onun istediği biliniyordu. O, Tanrı'yı da, İsa'yı da çok seviyordu, ancak o, Hansı da çok seviyordu. Hep kiliseye geldiğinde öz-özüne düşünərdi acaba hiç İsa sevibmi, bir kadınla birlikte oldu mu? Okuduğu kitaplarda İsa'nın da evlendiği hakkında bilgiler vardı. Eğer İsa evlenmişse Elena niye yakışıklı Hansla evlenmesin ?! Şimdi Elena Hansın boynundan öpüyor, Hans ise onun ipek saçlarına sığal çekiyordu. Hansın güçlü kolları arasında bir kuş tek titriyordu, Elena. Daha sesini boğmak için uğraşmayıp, sevdiğinin kollarında tüm mutluluğu tadarak inliyordu. Bu sesi duymak her erkeğe nasip olmuyordu, kadınlar sadece sevdikleri erkeklerin kucağında bu tür mutluluk duyarlar.

Birkaç gün sonra ayrılığın olması, aşıkları birbirlerine daha da yakınlaşdıryordu. Eğer güçleri yetse kavuşurlar, iki ruh bir bedene sığınırdı. Eğer güçleri yetse tüm manastrları dağıtır, seven insanlar için ev tikerdiler, ancak şimdi onların gücü sadece deli gibi sevişmeye yetiyordu ve onlar da Ayı bulutların arkasına, kedileri de sokağa davet edip, su ile toprağın kavuşması gibi kovuşdular. Su toprağa kavuşunca yeni bir hayat doğar, çiçekler topraktan baş kaldırıyor. Peki bu kavuşma nasıl olacaktı ?, "bakire" adı ile manastıra gidecek olan Elenanın akıbeti nasıl olacaktı? Ve sabah açılıyordu yavaşça, bulutların arkasından başını utangaç bir kız gibi kaldırarak. Güneş doğuyor, sabah açılır, ayrılık şiiri kendisinin en can alıcı yerini yazdırır Hansın dudakları ile Elenanın boynuna. Sizi hiç, sevdiğiniz boynunuzdan öptü mü? Elenanın sevdiği öpmüştü. Siz hiç sevdiğinizin kollarındakı cennetten ayrılıp, nefret kokan bir binanın kapısından içeri girmek zorunda kaldınızmı? - Elena kalacaktı. Hansın kollarından ayrılıp, hiçbir umudu olmayan manastır rahibelerine katılıp, diğerleri gibi ahirette İsa ile evlenmeyin hayalini kuracaktı.  Peki İsa onlarla evlenecekmi? 

Tanrı sevdi, çok sevdi ve bu sevgiden dünyayı, insanı yarattı. Sonra insanlar Tanrının adına yalanlar uydurup, insanlara sevginin haram olduğunu söylediler. İnsanlar korktular sevgiden. Elena birkaç gün sonra manastıra yola düştü. İçeri girip nem kokan odaların yanından geçerken kendisi de bilmeden İsa'yı ve onun sevdiği kadını- Maqdalenanı düşündü. Onlar hakkında çok az bilgi kalmıştı, sevgiye düşman olanlar, beyinlerinde uydurdukları İsa Mesih karakterine sevgiyi yakıştıramdılar. Sevgi olan Tanrının elçisi de elbette sevecekdi, bir tek bunu biliyordu. İsa kadınını çok seviyordu, bunu seven bir insan olarak ona kalbi söylüyordu. Manastıra girdi eski odalardan birine yerleşti. Bu duvarlarda kim bilir kaç insanın bakışlarının ölümü vardı. İlk kez bu odada karnındaki bebeğini hissetti. Nasıl olacaktı bilmiyordu, bakire adı ile gelmişti buraya, aslında ise hamileydi, ancak Meryem de gebe değilmiydi, İsa'ya. Hamile olarak hizmet etmiyordumu Tanrı'ya? Elena manastıra giden günden Hans çılgına dönmüş, yerə- göğe sığmıyordu. Bir şeyler etmeliydi, korkak insanlar gibi teslim olmak istemiyordu, iyi biliyordu korkakların mutlu olmaya, yaşamaya haklarının olmadığını ... Sabah papaz Wilsondan  izin alıp, köyden kasabaya doğru yola düştü. Az gitti, çok getmedi- öyle de uzak olmayan kasabaya ulaştı. Bir ağacın gölgesine uzanıp, gecenin gelmesini bekledi. Gece düşünce manastıra gidecek ve güzel Elenasına kavuşacaktı. Biraz gökyüzünü süzdü mavi bakışlarla, sonra uykuya daldı. Uyanınca artık Güneş gökyüzünde yoktu, Ay ve perdesi olan siyah bulut onları bekliyordu. Yavaşça Manastırın avlusuna geldi, arka pencerelerden birine yaklaşıp,
aynı həsaslıkla yukarı çıkmaya başladı .Eli, dizleri yaralansa da vaz geçmedi, içeriye girdi. Karanlık koridorlardan geçip sevdiği kadının odasını aramaya başladı. Bir hayli dolaştıktan sonra Elenanın olduğu odanı kokusundan tanıdı, içeri girdi. Kapıdan girer girmez dudakları birleşti, gökyüzünde şimşekler çaktı, ilk kez bu binanın bahçesinde de kedi sesleri gelmeye başladı ... Artık Elena seslerine engel olamıyor, deli gibi inliyordu. Bu iniltini yaşamasa da çok iyi tanıyan yaşlı bir rahibe uykudan uyanıp, Elenanın odasına doğru yürüdü, yavaşça dinlemeye başladı. İçeriye girmek  yerine onları izliyordu, bedenin titrediğini fark etti, erkek nefesi değmemiş göğsünü ateş bastı, kendisi de bilmeden içeri girdi, üstündekileri çıkarıp attı. Elenanın üzerinde olan Hansı kendine doğru çekip, boynundan öpmeye başladı. Elena hiçbir şey anlamadan donup, yerinde kalmış, Hans ise yaşlı rahibəni kendinden uzaklaştırmaya çalışıyordu. Rahibe ise yalvarıyordu onunla birlikte olsun diye. Kendini toplayan Hans pencereden dışarı atılıp, yaşadıklarını anlamaya çalışmadan köylerine doğru kaçmaya başladı. Sabah Papaz Vilsonun ve yardımcısı genç Hansın hayatında hiç ne değişmedi. Aynı çalışmalar, aynı ayinler. Manastırda yaşananlar ise hem Elenaya, hem de yaşlı rahibeye rüya gibi geldiği için kimse bu konuda konuşmadı, şimdi sadece bir mesele kalıyordu o da Elenanın hamile olmasıydı. Hans ve Elenanın sevgisi, bu işin sonu nasıl olacaktı, onu Tanrı biliyordu, çünkü insanlar düşüner, Tanrı ise kendi istediğini yapardı. İsa'yı çarmıha çekmek insanların arzusu, göklere yüceltmek ise Tanrı'nın isteyi idi.  

Tural Sahab
 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.